Gerek mimaride gerekse tasarımın diğer alanlarında estetik değer her zaman için önemli kabul edilen bir olgu olmuştur. Ancak iş uygulamaya geldiğinde en çabuk taviz verilen nokta hep o olur. Üstelik bir kısım insana göre estetik mutlak gerekliliklerden de değil. Hatta eşya ya da konutta estetik değerler aramak günümüzde şımarıklık olarak dahi nitelendirilebiliyor. Yüzyıllardır üzerine felsefi tartışmaların yapıldığı ancak günümüzde yalnızca (bazı) tasarımcıların umurundaymış gibi duran estetik gerçekten bu kadar önemli mi? Önemliyse bunun önemi neden geniş kitleler tarafından anlaşılmıyor?
Temel tasarım eğitimi alan bizlerin gözünde bir tasarımın işlevsel olduğu kadar estetik de olması gerekiyor. Zaten meslek tanımımız da bunu gerektiriyor. Ayrıca aldığımız eğitim dolayısıyla yalnızca yapılara değil kıyafetten teknolojik ürünlere kadar kullandığımız her şeye farklı bir gözle bakıyoruz. Bu anlamda estetik, bizim hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu değerin diğer insanlar tarafından benimsenmesi ise biraz daha zor. Zira konu ne olursa olsun genelde maddi sınırlamalar işin içine girdiğinden, en kolay taviz verilen nokta estetik oluyor. Fakat estetik gerçekte bir şeyleri iyi gösterme işinden çok daha farklıdır.
İnsanların estetik ile işlevi birbirinden ayrı düşünme eğilimi ondan çok kolay taviz verilmesi sonucunu doğurmuş durumda. Çünkü estetiğin işleve etkisi olmadığı ve yalnızca ürünlerin süslenmesinden ibaret olduğu algısı çok yaygın. Eğer estetik yalnızca bir şeyleri süslemekten ibaret olsaydı muhtemelen yüzyıllardır tartışılan bir konu olmazdı. Bunun yanı sıra, eğer süslemeden ibaret değilse bunun etkilerini görebileceğimiz bir yer de olmalı. Zira estetik, insanın ihtiyaçlarından biri ise biz de bunun varlığını ya da eksikliğini hissetmeliyiz.
Coğrafyamız geçmiş zamanlarda güçlü sanatsal çizgilere sahip sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış. Bugün geçmişinde Osmanlı, Selçuklu ve daha öncesinde Bizans gibi kendi mimari kimliğini oluşturmuş devletlerin dokunduğu topraklarda yaşıyoruz. Ancak sorun şu ki günümüzde ülkemizde oluşturabildiğimiz karakteristik bir mimari tasarım anlayışından söz edemiyoruz. Topraklarımızda önceden yaşamış sayısız medeniyetin bize çok daha incelikli gelen işlerinin arkasında yatan neden özel tasarım anlayışlarıydı. Bugün bize abartılı ya da gereksiz gelen detaylara verdikleri önem ile çevrelerini güzelleştirmişlerdi.
Estetik değerlerin uygulamada çoğunlukla arka planda kaldığı bir coğrafyada doğduk. Bu sebeple eski insanların ya da tasarım anlayışı bizden daha sağlam olan çağdaşımız toplulukların ince düşünceleri ile bunların ardında yatan nedenleri anlayamıyoruz. Tüm bunlar birçok kişiye şımarıklık ya da durup dururken maliyeti artıracak gereksiz detaylarmış gibi geliyor. Ancak elbette estetik olarak nitelikli bir şehirde ya da konutta yaşamanın Instagram hikâyelerine kaynak olmak dışında faydaları da var.
İlk olarak, estetik kaygılara sahip olan bir toplum için belli bir noktaya kadar gelişmiştir denebilir. Zira yiyecek ya da su kaynağı olmayan, kendi güvenliğini sağlayamayan bir şehir ilk olarak meydanların görünüşünü düşünmez. Bu durum günümüzde insanların maddiyatı düşünerek estetik seçeneklerden vazgeçmesine benzer. Estetik kaygıları olmadığı için onları suçlayamayız zira daha öncelikli endişeleri vardır.
Şehircilik boyutunda bakıldığında ise, geçmişte fıskiye ya da meydanların gelişmişlik sembolü sayılması gibi günümüzde de temiz, bakımlı ve iyi tasarlanmış bir meydan, şehir hakkında bize birçok ipucu verebilir. Ayrıca şehir sakinlerinin gelişmişlik seviyesi de aynı şekilde anlaşılabilir. Yalnızca bu durum dahi estetiğin işleve dönüşmesine örnek oluşturur. Estetik kaygı sonucu ortaya konan eserler zamanla bir topluluğu tanımlar ve dışarı tanıtır hale gelmiştir. Üstelik tarih boyunca bu tarz eserlerin siyasi propagandalara alet edildiği de çoktur.
Günümüzde bir komutanın kendi heykelini şehir meydanına dikmesi hoş karşılanmayacak olsa da geçmişte bu bir güç gösterisi ve siyasi reklam yöntemiydi. Büyük insan topluluklarını etkilemekte başarılı bir araçtı. Bugün de estetiğin kitle psikolojisine etkisi birçok psikolojik/sosyolojik araştırma sonucunda ortaya konmuştur. Belli standartları sağlayan atmosferlerde yaşamanın(konut ve/veya şehir bazında) insanın ruh halinde ciddi değişimlere neden olduğu bilinen bir gerçektir.
Tüm bu sebepler bir araya toplandığında işlev ve estetiğin tek bir bütün haline gelmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Tarih boyunca bu ikisini zaman zaman ayıran ve birini diğerine üstün tutan anlayışlar sonunda varılan nokta ikisine de ihtiyaç duyduğumuzdur. Eğer uygun bir forma sokulmazsa işlev kullanılabilir olmayacağı gibi estetik de yalnızca süsleme ve fiyat artırma kılıfı değildir. Bu iki olgunun üzerinde düşünürken tanımlama hatalarına düşmemek bizi daha doğru çıkarımlara götürecektir. Varılan bu çıkarımlar da toplumumuzun ve dünyanın gelecekteki estetik anlayışında etkili olarak medeniyetimizi daha yükseklere taşıyacaktır.
Ecemnaz Yaşar
Comments