Sizce de modernizmin doğurduğu akımlar biraz sıkıcı değil mi? Peki aydınlanma sonrasındaki bütün akımlara karşı olan bir başka akım düşünülebilir mi?
İşte bu sorulara cevap olarak postmodernizm devreye giriyor. Karışıklık ve karşıtlığı savunan bu akım, modern yapı ve anlayışlara karşı çıkmak üzerine oluşturulmuş bir sanat ve felsefe anlayışıdır. Postmodernizm, kapitalist kültürlerde; “ dönüşümselliği, ironiyi, keyfiliği, anarşiyi, parçalanmayı, pastişi'' anlatmayı amaçlamıştır. Tabi ki modernizmin ürettiklerine karşı çıkan bu akım; minimalizmin ‘'Less is more'’ sloganını, bu slogana karşı çıkan ‘'Less is a bore'’ ile eleştiriyor. Postmodern anlayış, daha önceden süregelen ve zamanla dogmatikleşmiş yapıları reddederek insanı özgürleştirmeyi hedeflemiştir.
Postmodern mimari nedir?
Postmodernizm teriminin ilk kullanıldığı yerlerden birisi mimaridir. Modernizmi yapaylıkla suçlayan postmodernizm; estetikten uzak, rasyonel kent planlarına karşı çıkmıştır. Kenti parçalar halinde -yani kolaj şeklinde- ele almıştır. Harvey “Metropollerin tam olarak hâkimiyet altına alınamayacağını, bu yüzden de postmodernlerin planlamayla değil sadece tasarımla uğraştığına dikkat çekmiş, bölgesel geleneklere, yerel tarihçilere, manlaşmış hatta büyük ölçüde müşterinin zevkine göre biçimlenmiş mimari üslupların oluşturulduğunu” ifade etmiştir. Kısacası postmodern mimari, modernizmin saf düzen hayallerini yıkmıştır.
Postmodernizmin iç mekan tasarımında ise ''Her şey mümkün'' sloganını görürüz. Modernizmin katı kurallarını yıkarak bireyin yaşadığı alanın bireyin kimliğine göre yapılması gerektiğini; rahatlığı, pop kültürü, eğlenceyi öne çıkaran eklektik yapısıyla bireyin özgürlüğünü yansıtan bir ‘'çok seslilik'’ olur.
Sanatta olduğu gibi mimaride de farkını ortaya koyan postmodern mimarinin önemli temsilcileri arasında Robert Venturi, Michael Graves, Charles Moore, Frank Gehry, Antoine Predock ve Zaha Hadid bulunmaktadır.
İrem GÜLMEZ
Comentarios