Benden: ‘’Çok iyi çizim yaparım mimarlık tam bana göre.” diyenlere selam olsun! Her zaman çizimin kendini anlatmanın en iyi yolu olduğunu düşünmüşümdür. Ne yazık ki bu düşüncem pek de doğru değilmiş.
Evet, kendini ifade etmenin birçok yolu vardır insanlar için; şarkı söylemek, dans etmek, yazmak, çizmek... Bana göre en güçlüsü çizmekti çünkü içmimarlık öğrencisi olarak yaptığım projenin teknik ve serbest çizimleriyle birlikte ne yapmak istediğimi anlatabildiğimi düşünüyordum. Teknik çizimde en ufak şeyin bile sembolik bir karşılığı vardır. Örneğin: Kullandığın her yapı malzemesinin farklı bir tarama türü vardır. Bu yüzden teknik çizimlerde aşırı bir açıklamaya girilmesinin gereksiz olduğu kanısındaydım. Oysaki öğretmenlerimiz bizden tam olarak bunu bekliyordu. Neden buna ihtiyaç olduğunu kavrayamaz, karşımdakinin plan okuyacak kadar bilgi yeterliliği olmadığı düşünüyordum ancak hatalıydım. Açıklamaya ihtiyacı olan tabii ki de öğretmenim değil benim herhangi bir müşterim olacaktı ve bu kişi muhtemelen bir mimar olmayacaktı. Bir doktor, avukat, hemşire hatta bir mesleğe sahip bile olmayabilirdi. İşte bu yüzden çizim kendimi anlatmak için yeterli değildi. Bunu fark edince çizimlerimde yazılı açıklamalara daha fazla yer vermeye başladım.
Teknik ve serbest çizimlerin yanı sıra projelerimiz için sunum paftaları hazırlamamız gerekiyor. Asıl iş burada başlıyor; sunum becerisi. Bunun içinse iyi bir yazma ve konuşma kabiliyetine ihtiyacımız vardır. Hem anlaşılır hem teknik bir dil kullanarak projemizi karşı tarafa anlatmamız gerekir. İyi çizilmiş kusursuz bir proje iyi bir sunuma sahip değilse varlığını ispatlayamaz ve gerçekleşme ihtimali düşer. Örneğin bir doktoru düşünelim, sadece tıp terimleriyle hastaya hastalığını anlatmaya çalışıyor. Hasta ile doktor arasındaki iletişim %o ‘a kadar düşer. Doktor ne kadar isabetli bir tanı koymuş, doğru ve etkili bir tedavi yöntemi bulmuş olsa da önce hastasından bunun onayını almalıdır. İletişimin sıfır olduğu durumda hastayı kazanamaz. Mimarlık da böyledir. Olay müşteriyi ve onunla beraber güvenini kazanmakla biter. İyi bir sunumun ve iletişimin yolu ana dilimizi doğru ve etkili kullanmaktan geçer. Bu yüzden sayısaldan ibaret görünen bu alanın bu yüzü ihmal edilir. Özellikle öğrencilerin korkulu rüyası olan jürilerin kötü geçme durumu da bundan kaynaklıdır. Projeyi doğru sunamama, soruları cevaplayamama anadili doğru ve etkili kullanamama ve bunun getirdiği iletişim eksikliği. Ne diyelim, hatanın neresinden dönülürse kârdır. Mimarlık öğrencileri olarak bu eksiğimizin üzerine düşüp daha fazla kitap okuyup daha fazla sunum ağırlıklı çalışmalıyız. Her şeyi biliyorum herşeyi yapıyorum ama olmuyor sendromlarını atlatmanın yolunun bu yönümüzü güçlendirmekten geçtiğini unutmayalım.
Her ne kadar Le-Corbusier: ‘’Çizmeyi konuşmaya tercih ederim. Çizim hızlıdır ve yalanlar için daha az yer bırakır.’’ demiş olsa da, olay hem çizmekte hem de çizdiğini anlatabilmekte. O yüzden biz hem iyi çizelim hem de iyi anlatalım.
MUHABBET ÖZDEMİR
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ 2.SINIF
Comments