Büyük bir heyecanla sürdürdüğüm bu serimizin üçüncü sırasındaki Amerikan Kolonyal evlerine gelmiş bulunmaktayız. Kuzey Amerika’daki Kolonyal Mimarlık, her biri Avrupa’dan gelen yerleşimciler aracılığıyla Yeni Dünya’ya intikal etmiş çok çeşitli tarzları bünyesinde barındırmaktadır. 16. ve 19. yüzyıllar arasında yerleşen bu göçmen evlerini gelin hep beraber inceleyelim.
Kolonyal kelimesi koloniden gelmektedir. 1700’lü yıllarda dekorasyon etkisi Amerikan kolonicilik ve İngiliz kolonicilik olarak ikiye ayrılmaktadır.
Göçmenler evlerini çevrelerinde buldukları malzemelerle inşa ettiler. İngilizler ve Felemenkler ahşap yerine tuğla ya da taşı tercih ederken, İspanyollar dışı stük sıvalı kerpiç kullanmayı uygun gördüler. Kolonyal konutların en güzellerinden bazılarını Fransızlar inşa etmişlerdir. 1700’lerin başında Mississippi Vadisi’ne yerleştikten hemen sonra bu tarzı geliştirdiler.
Mesela fotoğrafta gördüğümüz İspanyol Gümrük Binası, Karayıp etkileriyle harmanlanmış Fransız Kolonyal Mimarlığın güzel bir örneğidir. Veranda bu evlerde sık sık görülür ve çatılarında küçük ama uzun pencereler eksik olmaz. Bu özellikler nesiller boyunca mimarlar tarafından korunup günümüze kadar gelmiştir.
Gelelim yazımızın değişmez en nadide kısmına: İpuçları!
Kiremit Çatılar
Kiremit çatılar Amerikan Kolonyal evlerinde sıklıkla görülür fakat bazı Fransız yerleşimciler -ve tabii İspanyollar- genelde doğdukları topraklarda kullanılan şekilli pişmiş toprak kiremitleri daha çok tercih ederlerdi.
Yığma Taş Duvarlar
Bazı göçmenler ahşap inşaat tekniklerini tercih ederlerken Almanlar ve İngilizler daha zorlu yapım yöntemlerine yöneldiler. Yöneldiler ama şöyle bir gerçek var ki; yığma taş duvardan daha dayanıklısı da yoktur. Neredeyse hiç bakım gerektirmeyen bu yöntem yaz aylarında da evi serin tutar.
Ahşap Yapı
O yıllar hemen her yerde kolayca bulunabilen ve kolayca inşa etmek isteyen yeni sakinlerin ilk tercihi ahşap kaplama evlerdi. Ahşap iskeletli ev, Amerikan konut mimarlığının her zaman değişmez bir parçası oldu ki hala da öyledir.
Kepenkli Pencereler
Kepenkler Kolonyal evlerinde sıkça kullanılır. Ev sakinlerinin sıcak, soğuk ya da rutubetli havayı dışarıda tutmasını sağlar. Kepenk tasarımları göçmenlerin beğenilerine göre değişirdi; İspanyollar yekpare tirizli tahta kepenkleri, İngilizler ve Felemenkler düz ya da bombeli ahşap doğrama tasarımları, Fransızlar ise panjurları tercih ederlerdi.
Kapı Sövesi
Ön kapının etrafındaki söve (Bir kapı, pencere ya da girişin yanlarında bulunan ya da çevreleyen, yüzeyden dışa doğru çıkıntılı yapı.) ev yapımında önemli bir eleman değildir fakat ev sahiplerinin aile kökenleri hakkında olası bir ipucu sunar.
İspanyol Kemerler
Destek mahiyeti görülen her yerde kemer kullanmak İspanyol göçmenlerin çok hoşuna giderdi. Romanesk dairesel kemerler hoş görünümleri kadar taşıyıcı vasıfları nedeniyle rağbet görüyorlardı.
Felemenk Kapı Sundurması
Birçok Felemenk Kolonyal konutunda öne çıkan sundurma ya da portik göze çarpar. Bazı sundurmalar minimal ölçekte kalırken bazıları kırık alınlıklar ve sarmal bezekli sütunlar gibi Klasik özellikler bir arada kullanılmıştır.
Alman Soğukluğu
Alman göçmenler tertip uğruna süslemeden sakınmış, İspanyol tarzı evler yerine daha simetrik ve daha dikdörtgen planlı evler yapmışlardır.
Fransız Çatı Penceresi
Yazımın başında anlattığım Gümrük Binasında da olduğu gibi, bu tip kolonyal evlerde uzun ama küçük pencereler sıklıkla görülür. İçeriye maksimum ışık almak niyet edinmiştir. Bu pencereler aynı zamanda eve karakter kazandırır hatta bazıları fazladan bir mimari drama yaratmak için büyük tutulurdu.
İç Mekân Tasarımı
Kolonyal evlerinde mobilya sıklıkla mutlak gerekli olanın ötesine pek geçmezdi. Şömine evin odak noktasıydı çünkü hem insanları sıcak tutar hem de ocak yerine geçerdi. Çoğu evin şöminesinin içinde küçük bir nişten oluşan bir fırın yer alır. Genellikle kemerli bir çatısı olur.
İpuçlarının hemen ardından incelemek üzere sizleri örneklerle baş başa bırakmak istiyorum.
Corwin Evi
Corwin evi (Sahibinin 1692’deki Salem Cadı Mahkemeleri ile bağlantısı sebebiyle Cadı Evi de denir.) Crowin adında varlıklı bir yargıç için inşa edilmiştir. İlk dönem İngiliz evi tipinin mükemmel derecede korunmuş güzel bir örneğidir. Dik eğimli çatıları, merkezde konumlanmış iri bacaları ve üç kanatlı pencereleri ile Tudor tarzından esinlenilmiştir. Corwin evi, İngiliz kolonyal mimariye bir örnektir. İngiliz Kolonyal evleri; ister zengin bir aileye ister yeni bir yaşam kurmak isteyen halktan bir kimseye ait olsun, her yerde aynıdır.
Schifferstadt Evi
Kuzey Amerika’daki göçmen yerleşimciler kendilerine daha iyi bir yaşam kurmak için geldiler ve geçim kaynakları geliştikçe daha kalıcı ve büyük yapılar inşa ettiler. Schifferstadt Mimarlık Müzesi’nde bulunan bu bina, Alman çiftçi olan Joseph Brunner ve oğlu Elias Brunner’e ait bir evdir. Elias bu evi 1758’de inşa etti. Masif taş duvarları, küçük pencereleri ve dik eğimli çatısıyla evin tarzı Almanya’daki evleri işaret eder. Joseph evine, Almanya’nın güneybatısındaki Palatinate bölgesinde bulunan memleketinin ismini vermiştir: Schifferstadt.
Eski Taş Ev
1740 yıllarında inşa edilen Eski Taş Ev, Edgar Allan Poe Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Ev hiçbir zaman Poe’ya yuva olmasa da ona ait el yazmalarının bulunduğu geniş bir koleksiyonu içinde barındırıyor. Alman göçmen tarafından inşa edilen bu yapı, Almanların kalın taş duvar ve küçük pencerelere olan tutkusunu yansıtır. Virginia Koruma Derneği tarafından ev koruma altına alındı ve 1921’de müze evine dönüştürüldü.
Bir ev tarzımızın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Serimizin bir sonraki tarzını iftiharla sunarım: George Dönemi!
Bu eşsiz dönemin evlerini incelemek için sizleri bir kez daha serimizin devam yazısına davet ediyorum.
İncelemek için sabırsızlanıyorum! Beklemede kalın…
Sena Ayten Erdoğan
İçmimar
Kaynakça:
Jones, Will (1. Baskı 2017) "Evler Nasıl Okunur" (Yem Yayınları)
コメント